Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
MARS
 |
Marsın Kimlik Kartı:
Güneş'ten uzaklık: 227,900,000 km
Güneş'in çevresinde dönüş: 687 gün
Kendi çevresinde dönüş: 24.6 gün
Çap: 6,787 km
Yoğunluk: 3,9 g/cm3
Kütle: 0.1 Dünya kütlesi
Yüzey sıcaklığı: ortalama -50 °C
|
|
|
KIZIL GEZEGEN MARS
Mars, hiç kuşkusuz 'Dünya dışı yaşam' açısından en güçlü aday. Mars'ın geçmişte, yaşama ev sahipliği yaptığı görüşü, gezegenin bir zamanlar ılık ve sulak olduğu, varsayımına dayanıyor. Volkanik etkinliğin de yüksek düzeyde olacağı bu erken dönemde, Mars atmosferinin karbondioksit ve su bakımından zengin olduğu tahmin ediliyor. Güneş'e uzaklığı göz önüne alınacak olursa, bu durum, büyük olasılıkla gezegenin donmasını engelleyecek sera etkisini, sağlamış olmalıydı. Ancak, çekirdeğinin giderek soğuması nedeniyle Mars, yaklaşık 3,9 milyar yıl önce, küresel manyetik alanını kaybetti. Kozmik ışınım yoluyla, Mars atmosferinin önemli bir bölümünün uzaya kaçtığı sanılıyor. Sonuçta, yüzey sıcaklığı, yaklaşık bugünkü düzeylerine; yani ortalama -50- 0 °C'ye düşmüş oluyor.
Yine de ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'nın Mars robot araçları, Avrupa Uzay Dairesi ESA'nın Mars Express yörünge araçları ve daha önceki çalışmalardan elde edilen bulgular, Mars'ta bir zamanlar, sıvı suyun, akmakta olduğunu gösteriyor. Son bulgularsa, büyük miktarda suyun Mars yüzeyinde donmuş halde tutulduğunu göstermektedir. Şayet bir zamanlar Mars'ta yaşam gerçekten başladıysa, daha sonra atmosferini kaybetmesi sebebiyle, yüzeyde yaşam bitmiş olmalıydı. Zira Mars yüzeyinin maruz kaldığı kozmik ve morötesi ışınım bombardımanı ve yüzeysel kayalarının da yüksek derecede oksitleyici olması, yüzeyi, kimyasal bakımdan fazlaca zehirli hale getiriyordu. Bu da bizimkine benzer yaşam biçimlerini, oldukça güçleştirmektedir.
MARS'IN BİYOSFERİ(CANLI KATMANI)
Acaba Mars'ın yeraltı canlı katmanı bugün neler içeriyor olabilir? Akla uygun görünen bir ihtimal; soğuğa uyum gösterebilmiş ve buzun eridiği bölgelerde yaşayan mikroorganizmalardan söz edilebilir. Bu katmanın derinliği, karasal mikroorganizmaların gelişip üreyebildikleri, en düşük sıcaklıklara (-18 0°C), karşılık geliyor. İkinci bir senaryo ise, daha derinlerde var olabilecek bir yaşamın, olsa olsa Dünya'dakine benzer termofiller yaşamı olabileceğini öngörüyor.
Durum hangi görüşün lehine olursa olsun, kesin olarak bir şeyler söyleyebilmek için, derinlerde araştırma yapabilecek donanıma sahip olmak gerekiyor. Bunun da, şimdilik öngörülmüş robotlu araştırmalarla gerçekleştirilmesi, pek mümkün gözükmüyor.
MARS'TA METAN GAZI
Mars atmosferinde, metanın keşfi, oldukça ilgi uyandıran bir gelişmedir. Üretimini sürekli kılacak belirli bir kaynak olmadan, metanın, atmosferde en çok birkaç yüz yıl kalabileceği düşünülüyor. Metanı besleyen olası kaynaklar, volkanik ya da jeotermal etkinliklerdir. Tabii ki Dünya'da ise metanın önemli kaynaklarından birisi de yaşamın kendisi ve mikroorganizmalardır.
Metan, Mars'ta, yüzey altı suyunun bol olduğu bölgelerde, yoğunlaşma eğilimi gösteriyor. Bu bağlantı umut vericidir. Ancak bunu yaşamla ilişkilendirmek için, Mars'taki metan üretiminin, hızı ve miktarıyla ilgili hesapları da, göz önüne almak gerekir. Tahminlerse, gazın, biyolojik kökenli olması durumunda, Mars canlı kütlesinin, 20 tondan öteye geçemeyeceği yönündedir. Bu da, yaşam için oldukça küçük bir rakam.
MARS'TA YAŞAM BELİRTİLERİ
Mars'ta geçmiş yaşama, ya da günümüzde var olan yaşama ilişkin izlere rastlanması önemlidir. Her iki durum, beraberinde ilginç sonuçlar getirecektir. Birincisi, Mars'ta yaşamın canlı kimyasının, Dünya'dakine benzerliğinin kaçınılmaz oluşudur. O zaman da, dünyasal yaşamın, Mars'tan türediği, ya da dünyasal yaşamın Mars'a da 'bulaştığı' iddia edilecektir! Avustralya'daki, Maquarie Üniversitesi'nden, Paul Davies, Mars'ın, 'yaşamın kökeni' açısından, Dünya'dan daha uygun bir yer olduğunu, savunanlardan birisidir.
Mars, Dünya kütlesinin yalnızca onda birine sahiptir. Erken dönemlerinde Dünya'ya oranla, daha az bombardımana maruz kalmış, dolayısıyla daha hızlı soğumuş olsa gerek. Bu da elbette, yaşamsal koşulların Mars'ta daha erken bir dönemde olgunlaşmış olması anlamına geliyor. Mars'tan Dünya'ya bilinen 32 meteoridin gelmiş olmasıysa, iki gezegen arasında, bir tür kaya alışverişi söz konusu.
Gezegen bilimcilerin yaptıkları hesaplamalarsa, bazı mikroorganizmaların, hem çarpışmalardan, hem de gezegenler arası uzayda yapacakları uzun yolculuklardan,
sağ çıkabilecekleri düşüncesini güçlendiriyor. Ancak bir koşulla: Onları kozmik ışınımdan koruyacak, en az bir metre yarıçaplı kayayla çevrili olmaları gerekir. Çarpışma bölgesinin hemen kenarındaki kayalar, çarpışmadan kaynaklanan yüksek ısı ve şoka maruz kalmadan kaçış hızına ulaşabiliyorlar. Dünya'daki bakteriler, 33.000 G'lik ivmelenme kuvvetinin yanı sıra, uzayın boşluğu ve soğuğuna, iki yıldan uzun bir süre boyunca, direnmeyi başarabilirler. Bu bakterilerin milyonlarca yıl yarı-canlı olarak kalabilmeleri ise çok daha akla yatkın görünüyor
İkinci sonuçsa, Mars canlı kimyasının, Dünya'dakinden farklı olduğu noktasında ağırlık kazanıyor. Buna göre Mars'ta yaşamın ortaya çıkışı, Dünya'dakinden bağımsız olmak durumundadır. Bu, da ilginç başka sonuçlar doğurur. Çünkü yaşamın, aynı yıldız sistemindeki iki gezegende birden gelişmesinin kabulü, evrende başka bölgelerde de gelişebileceği anlamını taşıyabilir.
MARS'TA "SU" VAR MI?
İnsanlık, bugün bu soruya yanıt aramaktadır. Acaba Mars'ta hayat var mıydı? Şayet varsa, ne tür canlılardı bunlar? İnsana benzer miydi? Yaşamın temel kaynağı olan su olmadan, Mars'ta bir yaşam belirtisi olmayacağı kesindi. O halde tüm bu sorulara cevap bulabilmek için ilk iş, Mars'ta bir damla da olsa, su aramak olacaktı. Bu nedenledir ki başta NASA olmak üzere, Avrupa Uzay Ajansı'ndaki birçok bilim adamları, yüzlerce milyar dolar harcayarak, bu soruya yanıt aramaktadır.
İnsanlık, 1976 yılına kadar, Mars'la ilgili sorulara, tahmini cevaplar veriyor ve birbirinden ilginç teoriler üretiyordu. Ancak, Amerikalılar, 1976 yılında, Mars'a Viking 1 ve Viking 2 adlı uzay araçlarını gönderdiler. Böylece kimi teoriler çürürken, bazı sorular, daha da derinleşmeye başladı. Ve böylece tüm araştırmalar, adeta Mars'ta 'bir damla su' var mı sorusuna kilitlenmiş oldu.
MARS EKSPRESS PROJESİ
Mars'la ilgili en önemli bilgilere, Avrupa Uzay Ajansı'nın Mars Express projesi ile ulaşıldı. 2003 yılı Haziran ayında Kazakistan'ın Baykonur uzay merkezinden havalanan Mars Express, 6 ay sonra Kızıl Gezegene ulaştı. Mars Express'den ayrılan Beagle 2 adlı uzay aracının görevi, Mars yüzeyinde, 2 metre derinlikte sondaj yaparak, çeşitli toz ve parçacıklar alarak, su ve canlı izi aramaktı. Ne var ki, 6 ay sürmesi planlanan bu çalışma bazı kazalarla yavaşladı. Mars atmosferinin sanıldığından daha düşük bir yoğunluğa sahip olmasından dolayı; paraşütler, düşüşü yavaşlatamadı ve uzay aracı büyük bir hızla yüzeye çakıldı. Proje maliyetinin yüzde sekseninin harcandığı uzay aracı, artık bir işe yaramayacaktı. Neyse ki, Mars Express'in taşıdığı ve yörüngede dönen çok hassas kameralar, biraz olsun bilim adamlarını teselli etti. Çünkü Almanya'da geliştirilen çok yüksek çözünürlüklü kameralar, Mars yüzeyinde çektiği üç boyutlu fotoğraf ve videoları uydu aracılığı ile Dünya'ya göndermeye başladı. Bu kameralar, 10 Mart 2004'ten bu yana, Mars çevresinde 3 bin tur attı ve ±100 ºC de, birçok kozmik ışının etkisine rağmen sorunsuz çalıştı. Bu 'uydu makine' bir Mars yılı, yani 687 gün süren yolculuk boyunca, gezegenin üçte birini detaylı bir şekilde görüntüledi. Şu anda, 10 farklı ülkeden bilim adamları, bu ayrıntılı fotoğrafları incelemektedirler.

Mars Express yörüngeye oturduğunda, Amerika'nın da iki uzay aracı, Kızıl Gezegendeydi. Hatta NASA 10 Mart 2006'da, bir üçüncüyü de gönderdi. Ancak Mars Express'ini gönderinceye kadar en büyük sorun,araştırmalara yön verecek üç boyutlu yüksek çözünürlüklü fotoğraf ve video görüntülerinin elde edilemeyişi idi.Böylece bu engel aşılmış oldu.
MARS GÖRÜNTÜLENİYOR
Bu topoğrafik görüntüler, Mars'taki volkanlar, lav akıntıları, derin nehir yatakları ve kraterler gibi jeolojik oluşumlar hakkında önemli bilgiler veriyordu. Daha da önemlisi bu görsel dokümanlar; Mars'ın tarihinin ve değişim sürecinin anlaşılmasına yardımcı olacak önemli ipuçları sağladı. Hem NASA'daki, hem de Avrupa Uzay Ajansı'ndaki Mars'la ilgili çalışmaları yakından takip eden Dr. Lutz Richter ( NASA görevlisi ) iki görev arasındaki farkı şöyle özetliyor:
"Amerika Mars'ta, daha çok jeolojik yapıyı inceliyor. Yüzeyin nasıl oluştuğunu ve özellikle suyun buradaki rolünü araştırıyor. İlk iki uydu, yüzeyin morfolojik (yapı bilgisi) ve topoğrafik durumunun yanı sıra, kimyasal elementler ve minerallerin dağılımı ile hava olaylarına ait bilgileri de topluyor. Avrupa'nın projesi Mars Express ise, eş zamanlı birçok araştırmaya ışık tutacak sonuçlar elde etti. Bu görüntüler, sadece aktüel jeolojik araştırmalar için değil, gelecek planları için de çok önemli." Avrupa Uzay Ajansı (ESA), 2011 yılında, bir uzay aracını, Mars yüzeyine indirmeyi planlıyor. Mars'ta, su ve canlı izi arayışı için önemli olan bu proje, Aralık 2005'te karara bağlandı. Mars Express'in çalışmalarının bitiş tarihi de, 2007 yılına kadar uzatıldı. Bu tarihe kadar, Kızıl Gezegen'in tamamı, üç boyutlu olarak görüntülenmiş olacak.
Şu anda Avrupa, Amerika, Japonya ve Tayvan'dan 42 bilim adamı, bu üç boyutlu görüntüleri incelemektedir. İlk incelemelere göre, Mars'taki dev volkanların, büyük bir ihtimalle, yeni bir jeolojik zamanda oluştuğu ortaya çıktı. Uzmanlar, vaktiyle Mars'taki akışkan suyun, merkezi bir rol oynadığını ifade etmektedirler. Bu yüzden bilim adamları öncelikle, Mars'taki derin vadileri incelemektedirler.

Valles Marineris Vadisi
Yukarıda Mars'ın ve Güneş sisteminin en büyük vadisi, Valles Marineris'i görmektesiniz. Uzunluğu yaklaşık 5000 km, en derin yeri 8 km, genişliği 100 km.dir.
MARS'TA KURUMUŞ SU YATAKLARI
Milyarlarca yıl önce, bu derin yarıklardan suların aktığı düşünülüyor. Bunun kanıtı olarak da, vadilerdeki, suyollarına benzeyen derin izler gösteriliyor. Çekilen üç boyutlu resimler sayesinde, ilk defa, bir nehir yatağının derinliği ölçülebildi. Bugün, kuru olan nehir yataklarının, genişliği ve derinliğinden yola çıkılarak, nehirlerin ortalama debisi hakkında, bir tahmin yapılabiliyor. Buna göre, Mars'taki nehirlerde, saniyede 5 bin metreküp su akıyordu. Bu rakam, Ren Nehri'nin bugünkü debisinin, iki katı anlamına geliyor. Bazı uzmanlar, bu rakamın çok büyük olmadığını, nehir yataklarının ölçülerine bakılırsa, daha çok su akması gerektiğini söylüyorlar. Bugüne kadar, su miktarı, üzerinde yapılan tahminler yaklaşık değerlerdi. Ancak yapılan son tahminler, daha kesin sonuçlar vermektedir. Buna göre, yaklaşık bir buçuk milyar yıl önce, uzun süreli dönemler arasında, aktif olan nehirler vardı. Bu süre de, 100 milyon yıl olarak hesaplanıyor. Bir nehrin uzun süre akması; erozyonular, taşınan tortunun miktarı gibi nedenlerle, pek mümkün görünmüyor. Buradan da, Mars'taki nehirlerin, bir süre su taşıdıktan sonra, milyonlarca yıl boyunca kuru kaldığı anlaşılıyor. Yani uzmanlara göre, Mars'ta bugün olduğu gibi, ilk zamanlarda da sürekli su bulunmuyordu. Sular ortaya çıkıyor, ama bir süre sonra kayboluyordu. Bu olayda da, volkan faaliyetlerinin rolünün olduğu, böylece derinlerdeki buz tabakalarının eridiği düşünülüyor.
VOLKANLAR
Mars, Güneş Sistemi'nin en büyük volkanlarına sahiptir. Su anda hiç biri aktif olmayan bu volkanlar, gezegenin iki ana bölgesinde yoğunlaşmışlardır. Bu bölgeler, Tharsis ve Elysium' dur. Tharsis volkanları, daha büyük ve daha gençtirler. Bunlardan yüzey alanı bakımından en büyüğü Alba Patera, hacim ve yükseklik olarak en büyüğü Olympus Mons' tur. Olympus Mons, Tharsis grubundandır ve yüksekliği 27 km' dir. En genç volkan olup, en son 100.000.000 yıl önce faaliyette bulunduğu sanılmaktadır. Tharsis bölgesinin, diğer önemli volkanları; Arsia Mons, Pavonis Mons ve Ascraeus Mons' tur. Çapları, Olympus' tan biraz daha küçük, yükseklikleri ise hemen hemen aynıdır.
Aşağıdaki resimler Mars'ın dev volkanlarına aittir:


|
MARS'TAKİ KAYIP SU NEREDE?

Kasei Vadisi; su ya da buzullar tarafından açılmış bir vadidir.
Eğer Mars bir zamanlar, 1 km derinlikte, küresel bir okyanus oluşturabilecek kadar suya sahipse, bugün bu su nerededir? Suyun başına neler gelmiş olabileceğine ilişkin, çeşitli varsayımlar var.
Güneş'ten kaynaklanan morötesi ışınım, suyun bileşenleri olan hidrojen ve oksijeni ayırır.En hafif gaz olan hidrojen, atmosferin üst katmanlarına ulaşarak, kolayca uzaya kaçabilir. Suyun bir bölümü, bu yolla kaçmış olabilir. Ancak, 1 km'lik okyanusumuzdan, bu yolla kaybedilen suyun miktarı, en fazla birkaç on metre olabilir. Bu durumda, geriye suyun depolanabileceği üç temel yer kalıyor. Bunlar atmosfer, kutup buzulları ve üst kabuk. Atmosferin ne kadar su içerdiği biliniyor. Eğer atmosferdeki suyun hepsi, gezegenin yüzeyinde yoğunlaşmış olsaydı, yaklaşık 15 mikron (0,0015 cm) kalınlığında bir katman oluşturabilirdi. Bu, dikkate bile alınmayacak kadar küçük bir miktardır.
MARS'IN KUTUP BUZULLARI
Uzay çağının başlangıcından çok daha önceleri, ilk teleskoplu gözlemciler, Mars'ın kutuplarındaki beyaz takkelerin mevsime göre genişlediğini ve küçüldüğünü gözlemlediler. Gezegenin eksenindeki 25 derecelik eğiklik, atmosferdeki miktarın dörtte biri kadar karbon dioksitin, kış mevsiminin yaşandığı kutup bölgesinde yoğunlaşmasına neden olur. Bu sırada, 50° enlemden yukarısı, en azından 1 metre kalınlıkta kuru buzla (karbondioksit buzu) kaplanır. Baharın sonlarına doğru, bu buz katmanı, süblimleşir (katı halden doğruca
gaz hale geçer) ve yaz mevsimi süresince, oldukça az miktarda karbondioksit buzu kalır.
1969 yılında Mars'a ulaşan Mariner 7, gezegenin kutup bölgelerindeki buzun, karbon dioksitten oluştuğunu doğruladı. Ancak, yaz mevsimlerinde, küçülen buzulların içeriğinin ne olduğu, tam olarak anlaşılamadı. 1976'da, gezegene ulaşan Viking'lerin, yörünge araçlarının ölçümleri, kuzey kutbunun, karbon dioksit buzu için, fazla sıcak olduğunu gösterdi. Ayrıca, kuzey bölgelerdeki atmosfer de, neredeyse suya doymuş durumdaydı. Bu, kutuplarda, en azından, yaz mevsiminin yaşandığı sıralarda, önemli ölçüde su bulunabileceğini gösterdi.
MARS'IN GÜNEY KUTBU, DAHA SOĞUK
Bilim adamları, bu bulguların üzerine, güney kutbunun da, su buzu içerebileceğini düşünüyorlardı. Arkasından yine Viking araçlarının bulguları, güney kutbunun, kuzey kutbuna göre daha soğuk ve yıl boyunca karbon dioksitle kaplı olduğunu gösterdi. Karbondioksitin burada, neden bu kadar kalıcı olduğu, hala bilinmese de, başta güney kutup bölgesi olmak üzere, her iki kutup bölgesinin de, atmosferdeki su için bir tuzak olduğu düşünülüyor. Sürekli soğuk olduğu için, atmosferde bulunan su ve onunla birlikte toz ve başka maddelerin, kutup bölgelerinde, milyonlarca yıl içinde, kilometrelerce kalınlıkta katmanlar oluşturmuş olduklarına inanılıyor. Bu nedenle, günümüzdeki ve gelecekteki Mars uçuşlarının önemli hedefini, kutup bölgeleri oluşturuyor. Kutup bölgelerinde bulunan suyun miktarı, tam olarak bilinmese de, bilim adamlarının tahminlerine göre, bu bölgelerdeki su, küresel okyanusumuzu yaklaşık 20 ila 30 metre kadar doldurabilecek miktarda olabilir. Bu durumda, gezegenin tahmin edilen 0,5 ila 1 km derinliğindeki küresel okyanusunun yaklaşık % 5'inin, kaynağı atmosfer ve buzullardır.
SU, YÜZEYİN ALTINDA SAKLI
Geriye, suyun gizlenebileceği bir yer kalıyor: Yüzeyin altı. Su, yüzeyin altında yeraltı suyu olarak, sıvı halde, ya da buz halinde bulunuyor olabilir. Mars'ın, çok ince bir atmosferi vardır. Yörüngesi Güneş'ten oldukça uzak olduğu için, oldukça soğuk bir iklim sahiptir. Gezegendeki yüzey sıcaklığının yıllık ortalaması, ekvatorda -55°C,kutuplardaysa -19°C'dir. Ayrıca, gezegenin iç katmanlarından kaynaklanan ısı da, Dünya'nınkinin %40'ı kadardır. Bu durumda, suyun, yüzeyin altında kalabilmesi için ortam oldukça uygun görünüyor. Bu su, ekvatorda, yüzeyin 2,5 ila 5 km altına kadar, kutuplarda da ise, 6,5 ila 13 km altına kadar uzanıyor olabilir. Yeraltında bulunan buz, özellikle kuzeydeki düzlüklerde büyük miktarlarda depolanmış olabilir. Buradaki işleyiş, oldukça karmaşık olmalı. Gezegenin geçmişinde bu buz, zaman zaman yüzeye çıkarak, nehirleri oluşturmuş, sel baskınlarına yol açmış ve ardından yeniden donarak yeraltına gömülmüş.Bu olaylar, büyük olasılıkla, gezegenin iklimindeki küresel değişimlere bağlı olarak, bir zincirin halkaları gibi tekrarlanmıştır.
MARS ODYSSEY ARACI'NIN GÖZLEMİ: "HİDROJEN VE BUZ"

Arizona Üniversitesi'nden William V. Boynton ve çalışma arkadaşları, NASA'nın, (2001) Mars Odyssey aracının gönderdiği verileri, incelerken, orta ve yüksek enlemlerdeki Mars toprağının hemen altında, hidrojenin izlerini gördüler. Bu, büyük olasılıkla su olmalıydı. Zira hidrojen bileşimli başka bir maddenin, Mars koşullarında, bu kadar yoğun biçimde bulunması, mümkün görünmüyor. Mars Odyssey uzay aracı, gezegendeki donmuş katmanların özellikleriyle ilgili, çok önemli veriler sağlıyor. Uzay aracının, nötron ve gama ışınımı algılayıcıları, kuru buzdaki mevsimsel değişimleri, duyarlı biçimde inceliyor. Odyssey'in verileri, karbondioksit buzunun, kış mevsiminin yaşandığı kutupta biriktiğini, baharda ise bu birikimin azaldığını doğruluyor. Çekilen karbon dioksit buz katmanlarıysa, geride, su bakımından zengin topraklar bırakıyor. Odyssey'in son gözlemlerini inceleyen Rus Uzay Araştırma Enstitüsünden Igor Mitrofanov, kuzey yarıkürede gözlenen su buzunun, önceki yıl güney yarıküredekinden daha fazla olduğunu, 27 Haziran tarihli Science dergisine yazdığı bir makalede duyurmuştu. Mitrofanov'a göre, bazı bölgelerde bulunan buzun oranı %90'ı buluyor.
Mars Odyssey'in gama ışınımı algılayıcıları, gezegen toprağının yaklaşık 1 metre altına kadar, bulunan tüm elementleri saptayabiliyor. Yüksek enerjili nötron algılayıcısıysa, kutuplar dışında kalan bölgelerdeki, karbondioksit miktarını belirliyor. Bunun yanında, Mars Observer'da bulunan lazer yükseklikölçeri, buzullarda meydana gelen mevsimsel değişimleri, duyarlı olarak ölçüyor. Mars'ın çevresinde dolaşan bu iki uzay aracının, yaptığı ölçümlerden elde edilen verilerin ışığında, gezegendeki 'karbondioksit ve su döngüsünün' nasıl işlediği anlaşılmaya çalışılıyor.
BİR ZAMANLAR "SULAK GEZEGEN"

Kasei Vadisi
Yeryüzünde, nerede sıvı halde su varsa, orada yaşamın izine rastlayabilirsiniz. Öyle ki, yaşam için hiç elverişli olmadığı düşünülen okyanusların altında, ya da yerkabuğunun içlerinde, hiç beklenmedik bir şekilde çeşitli canlı türleri yaşıyor. Mars'ta da, yeraltı sularının yakınlarında, eğer yaşam bir kez başladıysa, bu bölgelere uyum sağlamış canlı türleri ortaya çıkmış olabilir. Gezegende, bir zamanlar okyanusların, göllerin ve nehirlerin bulunuyor oluşu, yaşamın başlayabilmesi için gerekli koşulları oluşturmaktadır.
Mars'ın, zamanında, sulak bir gezegen olduğuna ilişkin eldeki kanıtlar, oldukça sağlam görünüyor. Ancak, bir yandan da kimse bundan tam olarak emin olamıyor. Zira şu an beklenen hayat belirtileri yok gibi. Bu nedenle, günümüzde sürdürülen uzay uçuşlarının yanı sıra, yakın gelecekte de, Mars'a çok sayıda uzay aracı gönderilmesi düşünülüyor. Elbette, bu uçuşların en büyük hedefi, Mars'ın, su bakımından zengin bir gezegen olduğunun kanıtlarını sağlamlaştırmaktadır.
|
MARS'TA İLK HAYAT BULGUSU
NASA, 6 Ağustos' ta bilimsel alanda yapılmış olan en büyük keşiflerden birini açıkladı. Mars' ta 3,6 milyar yıl önce, ilkel bir hayat vardı.Bu sonuca, Dünya'ya 13.000 yıl önce düşen bir Mars Meteorit' inin incelenmesiyle varıldı. Bu meteorit, şu anda bilinen 12 Mars meteorit' i arasında, en yaşlı olanıydı. NASA bilim adamları, hayat belirtisi olarak; karmaşık organik moleküller, biyolojik aktivite sonucu ortaya çıkabilecek bazı mineraller ve Dünya'daki en küçük bakteriler olan ve büyüklükleri nedeniyle, nanobakteri olarak anılan, bakterilere benzeyen fosiller buldular. Tüm bu deliller, meteoridin aynı bölgesinde ve bir aradaydı.
.
ALH84001 adlı bu meteorit, 1984 yılında, Allan Hills bölgesi Antarktika' da bulunmuştu.
Hayat belirtilerinin bulunduğu meteorit, 2 kg ağırlığında ve büyük bir kısmı 4,5 milyar yaşındadır. Bu meteorit, zamanla çatlamış ve aralara dolan su, bu çatlaklarda 4 milyar yıl öncesinden 3,6 milyar yıl öncesine kadar, canlıların da yardımıyla, karbonat birikintileri oluşturmuş. Bu sırada, bazı canlılar, fosil haline gelmiş. 16 milyon yıl kadar önce, Mars' a çarpan bir kuyrukluyıldız, ya da asteroit, çarpma bölgesindeki bazı kayaların kaçış hızına ulaşmasını sağlamıştır. Bu kayalardan elimizde olan meteorit, 16 milyon yıl boyunca, Güneş etrafında dolanan sonra, yörüngesinin Dünya ile kesişmesiyle, 13.000 yıl önce Dünya'ya düşmüştür. ALH84001 adlı bu meteorit, 1984 yılında, Allan Hills bölgesi Antarktika'da bulunmuştur. Bileşimi, diğer 11 Mars meteoridinin aksine, 1976 yılında, Viking iniş araçları ile incelenen kayaların bileşimleri ile tam olarak uyuşmaktadır. Tüm bu buluşların, bir kaç sene öncesine kadar yapılması mümkün olmamıştır. Dünya'da nanobakterilerin, yakın zamanda bulunması ve elektron mikroskoplarının çözünürlüğünün artması, bu buluşu mümkün kılmıştır.
VARILAN SONUÇLAR
Şimdi ortada dört önemli faktör vardır. Birincisi, kaya, Mars gezegeninin bir parçasıydı. İkincisi, organik bileşimlere sahip olması ve bunun da, Mars´da organik yaşam anlamına gelmesidir. Üçüncüsü ise, kayada demir oksidi ve demir sülfit oluşumlu, minik kristallerin bulunması, bu da ancak biyolojik bir aktivitenin sonucunda, ortaya çıkabiliyor. Ve dördüncü önemli olay ise, biyolojik bir süreç olan karbon kökenli küreciklerin var olması, bu da fosillerin veya fosilleşmenin varlığını kanıtlıyor. Sonuç olarak kayada, dört önemli gerçek saklı:
1. Kayanın Mars´dan geldiği biliniyor.
2. Organik yaşam izleri taşıyor.
3. Biyolojik bir aktivitenin kanıtları var.
4. Fosilleşmenin kanıtları görülebiliyor.

"MARS'TA ŞU ANDA HAYAT VAR"
16 Şubat'ta, NASA bilim adamları, Washington'da, uzay araştırmalarından sorumlu devlet görevlileri ile özel bir toplantı yaptılar. Mars'ta, şu anda gizli mağaralar ve su izlerinin olduğu yerlerde, yaşam olabileceğine dair, güçlü kanıtlar bulduklarını söylediler.
Silikon Vadisi'ndeki NASA AMES Araştırma Merkezi'nde görevli bulunan Carol Stoker ve Larry Lemke adlı bilim adamları, bulgularını Mayıs ayında yayınlayacaklarını da eklediler.
Pazar günü yapılan ve birçok katılımcının yer aldığı bu özel toplantıda, Mars'ta, şu anda hayat olduğuna dair direk bir kanıt olmadığını, fakat mağaralarda gözlenen metan gazı izleri ve diğer aktif olan biyolojik bulguların, Dünya üzerinde, yeni keşfedilen mağaralar ile çok benzerlik gösterdiğini iddia ettiler.
DONMUŞ DENİZ BULUNDU
Bilim adamları, Mars'ın yüzeyinin altında, 'donmuş deniz tabakası' bulunduğuna ilişkin kanıtlara ulaştı. Donmuş deniz tabakası, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından gönderilen ve Mars'ın yörüngesinde bulunan, uzay aracı tarafından tespit edildi. Çalışmalarını, bilim dergisi Nature'de gelecek ay yayımlanacak olan araştırmacılar, donmuş deniz tabakasının, Mars'ta yaşam işaretlerinin araştırılacağı, en elverişli bölge olduğuna inanıyor. Mars'ın kuzey ve güney kutuplarında, buz tabakalarının var olduğu biliniyordu. Ancak, bu son bulgular, gezegenin diğer bölgelerinde, donmuş su tabakalarından oluşan geniş bir alan olduğunu gösterdi. Söz konusu tabaka, gezegenin ekvator bölgesinde, Elysium olarak adlandırılan alanda bulundu. Bu alan, 800 kilometre eni, 900 kilometre boyu olan bir alandır. Yani tabakanın genişliği, Dünya'daki Kuzey Denizi'nin kapladığı alana yakın.
BÜYÜK SELLERİN ARDINDAN
Bilim adamlarına göre, bu tabaka, beş milyon yıl önce, meydana gelmiş olan, büyük sellerin ardından oluştu. Uzmanların varsayımlarına göre, bu büyük felaketten sonra da, toprak tabakası, zamanla buzları örttü. Buz sahrasına ilişkin kanıtları, Mars Express adlı uzay aracında bulunan kamera saptadı. Araç bir yıldır, Mars yörüngesinde, araştırmalar yapıyor. Bilim adamları, donmadan önce suyun, milyonlarca yıl süreyle, bu bölgede var olabileceğini söylüyorlar. Yine bilim adamlarına göre, gezegende eğer ilkel bir canlı yaşam, evrimleştiyse, bu ilkel yaşam hala orada olabilir. Bilim adamları, gelecekte yapılacak dünya dışı canlı yaşamları araştırmalarında, bu donmuş su tabakasının bulunduğu bölgenin, başlıca araştırma alanı olacağını düşünüyorlar.
Stoker, yukarıda söz edilen toplantıda, 2003 senesinde Rio Tinto nehrinde bulunan organizmalar ile metan gazı izlerinin büyük bir ipucu olabileceğini ve bunun da Mars üzerinde bir biyosfer(canlı tabaka) olduğuna işaret ettiğini söylüyor.
NASA şu anda, Mars yüzeyini derinden araştırmak için, kazı yapabilecek bir uzay aracı göndermeyi planlamıyor. Ancak 2009 senesinde, çok gelişmiş bir gezgin aracı yollamayı hedefliyor. Bu makine o kadar gelişmiş olacak ki, üzerindeki spektrometre ile metan gazını koklayarak, izini takip edebilecektir. Araştırmacılar, şimdiye kadar yapılan tüm araçlardan daha hassas olduğu için de, bu konuya daha çok ışık tutabileceğini umuyorlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 10 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|